Alparslan Kuytul Hocaefendi son zamanlarda dikkat çekici
açıklamaları ile gündemdeydi, yaptığı açıklamalar çok konuşuldu. Birçok konuda çoğu
kişinin konuşmadığı gerçekleri çekinmeden söylemesi ile bir taraftan takdirleri
üzerine çekerken diğer taraftan bir takım güçlerin rahatsız olmasına sebep
oluyordu. Zaten birçok kişi de o bir takım güçleri rahatsız etmemek için
susmuyor mu zaten!
Bu şekilde herkes sıra kendine gelene kadar seyirci kalmaya
devam ediyor.
Hocaefendi, Müslümanları ilgilendiren, milletimize, vatan
bütünlüğümüze zarar veren konularda ve her türlü haksızlıkta susmayı değil
bildiği gerçekleri konuşmayı ve haksızlıklara tepki vermeyi tercih etti.
O, kendini değil hakikatlerin ortaya çıkmasını önemsedi.
O kendi itibarını değil İslam dininin itibarını korumaya
çalıştı, kendi geleceğini değil neslimizin geleceğini düşündü.
Özellikle son konuşmalarında “bazı kimseler dinlerini, değerlerini değil kendilerini düşünüyorlar”
diyerek kendilerini düşünmek sebebiyle susanların, sustukları için dinimize de
zarar verdiklerini bu şekilde insanları dinden uzaklaştırdıklarını defalarca
izah etmişti.
Ve işte o gece Alparslan Kuytul Hocaefendi’yi susturmak için
düğmeye bastılar…
30 Ocak Salı sabahı bir baskınla uyandık.
Ben işlerim sebebiyle sabaha karşı saat 04.00 civarı
yatmıştım ki kapının şiddetle vurulup, ‘açın yoksa kırıyoruz’ seslerine uyandık.
Hocaefendi ayağa kalkarken ben pardösümü giyinmek için antreye koştum. Saate
bakamadım ama 05.30 civarıydı. Bu arada dışarıya ‘açıyorum’ diye seslendim ama ‘kırıyoruz’
diye bağırtılar çok şiddetliydi. Ben bir kez daha açıyorum dediğimde aç yoksa
kırıyoruz diye yine bağırdılar ben de örtümü de taktığım gibi kapıyı açtım,
kırılmadan son anda kurtarmıştım. Birden karşımda sayısını o anda sayamadığım
ağır silahlar, tabancalar, gözüme vuran bir ışık ve kamera ile ‘ellerini
kaldır’ diye bağrışmalar duydum. Hemen postallarla evin her tarafına dağılan
özel harekâtçılar bu defa ‘yat yere, yat yere’ diye bağırıyorlardı.
Hocaefendinin odasına girmişler ve ona yere yatmasını söylüyorlardı sanırım.
Sonra ‘şahıs burada’ diyerek onu benim olduğum yere getirdiler. Bu arada
Hocaefendi’nin “bu yaptığınız ayıp değil
mi? Ben hocayım, teröristmişim gibi evimi basıyorsunuz’ dediğini duydum.
‘Prosedürleri uyguluyoruz’ dediler. Üzerini değiştirmesini istediler. Bu arada
ben de benzer tepkileri vermekten kendimi alamıyordum. "Bir an daha gecikseydim kapıyı kıracak mıydınız gerçekten!" dedim“Siz kimin evine
girdiğinizi bilmeden mi giriyorsunuz. Burası bir hocanın evi, içerde beş çocuğu
ve yaşlı-hasta bir annesi var! Bu nasıl bir muamele” dedim. “Özel harekâtçılara,
kimin evine girdiği söylenmez onlar şahıslara göre değil prosedüre göre
girerler” dediler. O halde bu konuda prosedür değişmeli çünkü sonra utanacağınız
bir iş yaptınız!
Hocaefendi üzerini değiştirdi ve onu evden çıkardılar.
Mahalle muhtarımız ve karşı komşum da çağrılmıştı.
Evimize girerken ve Hocaefendi’ye yapılan o yakışıksız ilk
muamele asla kabul edilemez ama sonrasında TEM ekiplerinin duyarlı ve nazik
davranmaya çalıştıklarını gördüm. Her tarafı aramaya başladılar. Bir yandan da
çekim yaptılar.
Hocaefendi’nin büyük bir kitaplığı var. Kitapları bayağı
incelediler. Herhalde defalarca sormuşumdur: “Ne arıyorsunuz? Size ne
arayacağınız söylenmedi mi?” diye. “Suç unsuru olabilecek bir şey arıyoruz”
dediler. Sonra biri bana “kitaplıkta F. Gülen’e ait bir kitap var mı?” dedi.
“Daha önce de görmemiştim ama yine de bakayım” dedim. Onlarla beraber kitaplıkta
F. Gülen’in kitabını aradık! Her zamanki âdetim üzere yardımcı oldum. Yoktu. Olsa ki neyi ispatlayacaktı. Alparslan
Kuytul Hocaefendi ilim adamı ve onun evinde her türlü kitap olabilir. Ayrıca
fikirleri ve yaşantısı gizli değil ortada olan bir insan. Diyelim ki evinde bir
tane kitap çıktı. Mahkemede hemen buna dayanarak “tamam darbecidir” mi
diyeceklerdi. Ama aradıkları yoktu…
Sonrasında başka bir sıkıntı olmadı ama giriş tam bir
fiyaskoydu. Yine aynı saatte olsun ama kapıyı beyefendi gibi vursalar ve insan
gibi konuşarak girselerdi buna bir mani yoktu. Hakkımızda mutlaka bilgi
toplamışlardır. En azından bu kadar tanınmış bir şahsa yapılacak bir muamele
değildi bu!
Onlar evden çıktıktan ve yaşadıklarımızın şaşkınlığını
üzerimden attıktan sonra saat 07.45’te Hocaefendi’nin gözaltına alındığını
sosyal medyadan duyurdum.
Hava aydınlanınca komşularımız gösterdi Hocaefendi’nin
kullandığı aracın lastiği indirilmiş. Gece eve girdikten sonra muhtemelen
kaçmasın diye aracının lastiği indirilmiş. Eğer bu, düşündüğüm maksatla
yapılmış ise bunlar Hocaefendi’yi hiç tanımamış. Kaçacak bir adam olsaydı böyle
açık bir hayatı olmazdı. Ne zaman gerçekleri konuşmaktan kaçtı! Ne zaman zalime
karşı konuşmaktan korktu. Ona çok çok ayıp ettiler..
Şu soru sizin için ve tüm Müslümanlar için geçerli
YanıtlaSilhttps://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=384321915352549&id=100013242319421