Alparslan Hocam
nasıldı? İyi miydi?
Şu 25 günlük süreç içinde onunla iki defa kapalı görüş ile
görüşebilme imkânı buldum. Her görüş sonrasında akrabalarımız ve geniş arkadaş
çevremizin sorduğu soru bunlar; Alparslan Hocam nasıldı? İyi miydi? Morali nasıldı?
Sağlığı iyi miydi? Bir sıkıntısı var mı?
Zor sorular bunlar!
İyi görünüyor. Biraz dışarda olanları
anlamaya çalışır gibi biraz da ister istemez gündemden kopuk…
Hatta geçen
haftaki görüşümüzde önce “Neler oluyor gündem nasıl” dedi. Sonra “kendimi Necip
Fazıl’ın şiirindeki gibi hissediyorum” dedi ve “Güneşe göç var da kalan biz
miyiz?” diye ekledi.
O; her zaman sabırlı, tahammüllü ve tevekkülü anlamış
biriydi zaten. Bu sebeplerle belki de o bizden daha iyi! Ben düşünüyorum da o
mu hapishanede yoksa biz mi sürgündeyiz bilemiyorum.
Belki o tek başına ama yalnız değil! Biz kalabalıkların
içinde yapayalnız!
Belki o Rabbiyle hem-hal olabilmenin tadını alıyor biz
hayatın tadını kaybetmişiz.
O iyi mi diyenlere, o iyi diyorum ama ben, ben çok kötüyüm!
Çünkü;
Böyle bir ASLANI
parmaklıklar arkasında görmek dayanılır gibi değil!
Ona yapılan bu zulmü
yutabilmek çok zor!
Orada geçirdiği her
ana kıyamıyorum…
O, hayatını ilme,
öğretmeye ve insanları en doğruya sevketmeye adamış bir insan.
O, ümmetin acısıyla
yüreği yanık!
O, haksızlıklara
karşı tahammülsüz, gördüğü bir zulüm karşısında canından vazgeçecek kadar
öfkeli!
O, televizyonda bir
köpeğe tekme atanın haberini izlediğinde uykuları kaçacak kadar merhametli,
Toplumun her derdine
duyarlı çok hassas bir insan.
Bazen çok öfkeli
görürsünüz onu, asla rol yapmıyor. Memleketin, Müslümanların zararına bir durum
gördüğünde gerçekten öfkeleniyor, dayanamıyor, hazmedemiyor…
Eve geldiğinde
uykuları kaçardı nasıl oluyor da böyle yanlışlar yapılıyor diye. Bazıları o
öfkeli konuşmalarını kuru bir muhalefet olarak görmek istediler. Hayır asla!
Gerçekten bir tasaydı onunkisi…
Bütün samimiyetimle
söylüyorum, özünde kimseye düşmanlık yaptığını görmedim ama yapılan hataların
ağır bedelleri olacağını gördüğünde dayanamıyordu. Hatta en çok kızdığı kişi
hakkında bile haksız bir söz söyleseniz susturur, “siz anlamıyorsunuz meseleyi”
derdi. “O, öyle demek istemedi..” Ekranlardaki herkesi dikkatle dinler ve daima
en doğru şekilde anlamaya çalışırdı.
O, her zaman tasalı,
her zaman sancılı… Daima dertli.. Ne yediğini arar, ne rahatını… O, 30 yıllık
ceketi ile mutlu.. 30 yıldır kullandığı (kahverengi ceketi) ev ceketini yanına
götürdüm cezaevine, “Ceketimi görünce eski dostumu görmüş gibi mutlu oldum”
dedi bana…
Abartı yok, o
bunlardan daha fazlası…
Son görüşte; “siz
şimdi bu halinizle, konuşarak anlattığınızdan çok daha fazlasını anlatıyorsunuz
insanlara” dedim. “Ne yapıyorum ki” dedi. “Çok şey” diyebildim sadece..
İşte buradan bakınca
olaya böyle bir insana bu zulmü nasıl reva gördünüz! Bu düşünceye tahammül
edebilmek çok zor! Şu durumda onu iyi tanımak apayrı bir acı veriyor insana!
(Bize düşmanlık için çalışan trollerden istirhamım bu yazıma
bulaşmayın lütfen. Bir defa olsun duygularımıza karışmayın!)
Bu yazıyı okurken duygulanmamak imkansız... Onu tanıyan herkes bu zulmü kabullenmekte zorlanıyor.
YanıtlaSilDerdiniz derdimizdir hocam yalnız değilsiniz. Bu zor günlerin geçeceği umudu ile yaşıyoruz. Hocamızında dediği gibi; ALLAH VAR GAM YOK !
Semra Hocahanım, ağlattınız bizi. "Böyle bir ASLANI parmaklıklar arkasında görmek dayanılır gibi değil!" cümlenizdeki "ASLAN" imgesinden cesaret alarak yürekliliğiniz, eşinize, davanıza ve sevdiklerinize olan vefanız karşısında diyorum ki dişi aslan da ASLANdır. Kuytul Hocamın evi aslan yatağıymış. Kendi ASLAN, hocahanımı ASLAN
YanıtlaSil