Furkan Vakfı Suç
Örgütü Mü?
Ya Da Furkan
Vakfı’nın Suç Örgütü Olması Mümkün Mü?
Alparslan Kuytul
Terörü Destekledi mi?
Günlerdir televizyonlarda ya da internet ortamında Furkan
Vakfı ve Alparslan Kuytul Hocaefendi hakkında ‘yok şu terör örgütü yok bu terör
örgütü ile irtibatı ortaya çıktı’ diyenlerin olduğunu görüyoruz. Olay o kadar
ayağa indi ki emniyetteki ifadesinde Hocaefendi’ye suikast için Adana’ya
geldiğini itiraf eden bir IŞİD’çi hakkında bile ‘Hocaefendi’nin talebesi çıktı’
diyecek kadar alçaldılar. Sonra yıllar evvel gelmiş Hocaefendi’nin silahlı
cihada karşı olan tavrını beğenmemiş ve cemaatten süratle ayrılmış bazı kimselerin
isimlerini nereden bulmuşlarsa (!) bulmuşlar.
Bu bilgi kırıntısını altın bulduk zannederek yayınlayanlar
Hocaefendi’yi töhmet altında bırakmak isterken yine kendi topuğuna sıktı.
O
isimlerden bazıları Hocaefendi’yi silahlı cihada karşı olduğu için internet
ortamında bile eleştirmiş kişiler. Bunlar zaten bu görüş ayrılığını sebep göstererek
cemaatten ayrılmış kendilerine ayrı bir yol çizmişler. Hatta bir tanesi yıllardır
aleyhimizde konuşmuş biri. Vakfımıza o kadar çok zarar verir hale gelmiş ki
vakfımız onun hakkında ‘alakamız yoktur’ diye kamuoyuna açıklama yayınlamış.
Bunlar çok önceleri hem kalben hem bedenen ayrılmışlar zaten. Ayrılıp
kendilerine ayrı bir yol çizmişler. Ondan sonra nereye gitmişler bizi
ilgilendirmez.
Hocaefendi’nin DEAŞ
ile tek bir irtibatı var o da; ÖLÜM LİSTESİNDE ADI GEÇMESİ!
Ayrıca Hocaefendi, Daeş’i eleştirdiği için bu terör
örgütünden kaç defa tehdit aldı. Emniyet mensupları gelip koruma isteyip
istemediğini sordular. Daeş’lilerin internet üzerinden yayınladığı dergide de
ölüm listesinde bizzat adı geçiyordu. Şimdi tutmuş Daeş ile irtibatı ortaya
çıktı diyorlar. Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz adamlar…
İslami çalışma ile geçen 30 yıllık geçmişinde tertemiz bir hayat
yaşayıp en küçük bir suça karışmamış bir hocanın yine kendisi gibi asla
herhangi bir suça karışmamış talebelerinin bu temiz geçmişi Furkan Vakfı’nın herhangi
bir suç örgütü ile irtibatının olamayacağının en büyük ispatıdır ama ben burada
anlaşılması gereken bir iki noktaya somut misallerle temas edeceğim.
Şunu baştan
belirteyim bu yazacaklarımın binlerce şahidi vardır.
Bu cemaatin yapısı
nasıl? Suç potansiyeli var mı?
Geçmişimizde hiç kimseye zerre kadar zarar vermediğimiz,
yüzlerce konferans ve etkinlik yaptığımız halde bir sandalye bile kırmadığımız,
kimsenin camına sadece bir tane bile taş atmadığımız gibi üstelik kullandığımız
mekânı tertemiz bırakmamız açısından onlarca kez övgülere mazhar olmuş bir
mazimiz var. Kapalı spor salonlarında konferanslar yaptığımız günlerde salon
müdürlerinden defalarca takdir almışızdır. Düğün salonu sahipleri özellikle
teşekkürler etmiştir. Hatta emniyet güçlerinden takdir almışız ve bizimle iş
yapmanın rahatlığını defalarca dile getirmişlerdir. Bizden o kadar emindirler
ki biz miting yaparken onlar oturup çay içebilirler. Biz icabında bir salona
binlerce insan girer ve işimiz bitince teslim aldığımız gibi hatta daha da temiz
bırakır çıkarız.
Çok defa zulme uğradık tek bir defa taşkınlık yapmadık.
Üzerimize TOMA’larla biber gazlarıyla geldikleri o adı geçen 22 Nisan olayında
çiçeklerle bezenmiş Atatürk parkında ve Merkez parkta ezdiğimiz bir tek çiçek
göstersinler!
Onların bize suç isnad
etmek için öne sürdükleri o olaylardaki tavrımızla ben ömrümün sonuna kadar
iftihar edeceğim.
Neden mi? O gün ben
de oradaydım. Arkamızdan TOMA biber gazı sıka sıka geliyordu. Hatta gözlerimizin
yanmasından önümü bile zor görüyordum. O esnada önümüze çiçeklerle dolu bir
alan çıktı, o binlerce kişi çiçeklere basmadan alanın etrafından dolanmak için
ikiye bölündü kimi sağ tarafa kimi sol tarafa doğru açılmaya başladı. Bu arada
arkamızdaki TOMA boğucu gazını sıkmaya devam ediyordu. O esnada bir
kardeşimizin eline megafonu alıp ‘kardeşlerim çiçeklere basmayalım’ diye
bağırdığını duydum. Herkes canını değil çiçekleri ezmemeyi düşünüyordu. Bu
nasıl bir hassasiyettir böyle. O esnada olayın içinde olduğum halde sonrasında
ben bile her düşündüğümde hayretler içinde kalıyorum. O esnada bu hassasiyeti
bize kazandıran neydi? Yine Atatürk parkında da öyle olaylar bittiğinde o
güzelim çiçekler olduğu gibi duruyordu. Hatta ertesi gün arkadaşlar olayın
olduğu alandan görüntüler paylaştı. Dün binlerce kişinin cop, biber gazı hatta
plastik mermi yediği parklar burası değildi sanki.
Ayrıca emniyet mensupları da bizim medeniyetimize şahittir.
Olaylar esnasında onlardan bir kısmı da mağdur oldu. Bizim arkadaşlarımızda kin
ve nefret yerine merhamet hakim olmuş ki ellerindeki suyla polislerin yüzlerini
yıkayanlar, süt kutularını onlara vererek maruz kaldıkları biber gazının
etkisini azaltmaya çalışanlar.. Vallahi abartmıyorum bunlar gerçek. Video
görüntüleri var, fotoğraflar var..
Şimdi mahkeme dosyası diyor ki bu olaylarda Hocaefendi’nin
halkı kin ve nefrete teşvik ettiği görülmüş! Hocaefendi azıcık böyle bir şey
yapsaydı o gün sonuç asla böyle olmazdı. Hatta daha da fazlasını söyleyeyim,
polis mi yoksa polis kılığında birileri mi bilmiyorum, bizzat provoke etmek
için erkeklerin yanında defalarca erkeklere değil de bayanlara saldırdı. Buna
rağmen bile birçok erkek kardeşimiz kendi bedenini coplara siper etti ama yine
de polise bir yumruk vurmadı. Bu tarz saldırı o gün çok yerde görüldü. Eğer
Hocaefendi o dedikleri teşviki yapmış olsaydı sonuç böyle olur muydu?
Ama mesele neydi peki bu olay nasıl başladı. Her vatandaş
gibi bizim de valilik tarafından yasak olmayan bir alanda basın açıklaması
yapmak istememiz ve o esnada bizden önce oraya konuşlanan emniyetin canavar
gibi kadın çocuk demeden saldırması. Hatta o gün bebek arabasındaki bebeğe
biber gazı sıktılar, hamile dendiği halde arkadaşımızın karnına vurdular. O gün
bir arkadaşımız bebeğini kaybetti. Bayan polis başörtülü kardeşlerimizin
örtüsüne dahi el uzattı, yerde yatan elleri kelepçeli kardeşimize tekme attı.
Köşeye sıkıştırdıkları bir kardeşimizin ağzını burnunu kırdılar. Daha neler
neler… Biz polisimizden bunların hiç birini beklemiyorduk. Çünkü Düşünce ve
ifade özgürlüğü olan bir ülkede (!) sadece basın açıklaması yapacaktık. Tüm bunlara rağmen bir kardeşimiz bile polise
el kaldırmadı, taş atmadı hatta ilerleyen süreçte onlardan da mağdur olanlara
yardım ettiler. Bu portre, bu insanların
suça teşvik edilmiş hali mi sizce?
Emniyet güçlerinin
tamamını tenzih ederim ama vallahi o gün suç örgütü gibi davranan asla biz
olmadık. Şimdi bunları tekrarlamanın vakti değil belki ama bizi o günden dolayı
suç örgütü gibi göstermeye çalışanların sanırım; medeniyetimizi, temiz
ahlakımızı, sabrımızı ve rüşdümüzü ispat ettiğimiz o günü hatırlamaya ihtiyacı
var!
Adana’da yaşanan 22
Nisan olayı Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin insanları kin ve düşmanlığa tahrik
ettiği manasına gelmekten ziyade talebelerini nasıl şiddetten ve her türlü
suçtan uzak tuttuğuna delil teşkil eder.
29 Mayıs’ta Erzin’de yine bizi polisimizle hatta askerimizle
karşı karşıya getirenler utandılar. Otoban kenarındayız ve her taraf taş buna
rağmen bir tek kardeşimiz bile eline taş almadı. Şimdi mahkeme dosyasına
koymuşlar orada birkaç polisin başı atılan taşla yarılmış. Ben böyle bir şey
görmedim! Ama diyelim ki oldu bunu yapanın bir provokatör olduğu kesindir. Aksi
halde her taraf dağ, taş, Hocaefendi’nin böyle bir teşviki olsaydı o olayda
yüzlerce polis yaralanmalıydı çünkü biz orada binlerce kişiydik. Olayların
kızıştığı, TOMA’ların harekete geçtiği o esnada bazı savunmasız polis memurları
aramızda güven içinde dolaştı ve kimseden korkmadı, ben şahidim.
Hocaefendi’nin suça teşvik ettiği bir topluluk böyle mi
olur? Bilakis Hocaefendi aracılığıyla etrafımızdakilerde suç oranı düşmektedir.
Allah korkusu ve İslam ahlakı kazanan
insanların sayısının artması toplumun maslahatına değil midir?
Allah için şu tehlikenin varlığına küçücük bir delil
istiyorum! Şimdiye kadar çeşitli
olaylarda, bir takım karanlık güçler bizi provoke etmek için o kadar zorladılar
ki.. Ama Allah korkumuz onların tahrikinden daha kuvvetli çıktı çok şükür!
Ayrıca cemaate giren, çıkan, ayrılan, iftira atan niceleri
oldu. Bize zarar vermek isteyenlerin, iftiralarla karalamak isteyenlerin
tırnağına bile zarar vermedik. Şu olayımızda bile bizi ihbar ettiği söylenen,
yalan yanlış ifadeler vererek bizi töhmet altında bırakmak isteyenler ortada
elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Asla bizden bir zarar görmez. Yaptıkları
amel defterlerine yazıldı, onlar hesabını Allah’a verecek. Bizim onlarla asla
bir işimiz olmaz.
Alparslan Kuytul Hocaefendi ne zaman kaos ve kargaşa yaratmaya
taraftar olmuş! Ya da ne zaman şahsi çıkarını düşünmüş! Lütfen bunu kamuoyuna
açıklasınlar! Ellerinde bir tane delil yok!
Sadece ben 23 yıldır yüzlerce kişinin bize gelip “Allah
sizden razı olsun, oğlum kızım sizinle tanıştığından bu yana kötü
alışkanlıklarını bıraktı, anasına babasına hayırlı oldu, eşine çocuklarına
merhametli oldu, hak hukuk bilmeye başladı” dediğine şahidim.
Hocaefendi kim bilir kaç tane yuvayı nasihatleri ile
dağılmaktan kurtarmıştır. Boşanmak isteyenlerin arasını bulmuş nasihatler
ederek barıştırmıştır. Buna şahit olanlar da çoktur. Bu kadar işinin arasında
evli çiftlerin sorunlarını dinler nasihat ederdi. Hatta ticari konularda bile
arası açılanlar problemini gelip Hocaefendi’ye anlatıp onun tavsiyeleri
sayesinde kavga etmekten kurtulmuştur.
Kim biriyle bir sorun yaşasa bana gelip “Hocama anlatmak
istiyorum” derdi. Hatta son zamanlarda vakti olmadığı için ben “bana anlatın
ben iletirim” der evde birçok kişinin kişisel sorunlarını iletir, çözüm
yollarını tekrar kendilerine ulaştırır, sorunu hallederdim. Bu yüzden de çok
seviliyor. Nice yuvalar onun vesilesi ile kurtuldu nice muhtemel kavgalar onun
arabuluculuğu ile son buldu.
Düşündükçe aklım
almıyor! Toplumuna bu kadar faydalı bir insanı cezaevine attılar!
Adana’nın suç oranı yüksek bazı mahallelerinin
muhtarlarından birkaç kez vakfımıza plaket geldi, mahallelerinde
gerçekleştirilen çalışmaların gençliklerine olan faydasından ötürü..
Yine vakfımız 2013-2014 yıllarında örnek vakıf olarak
gösterilerek emniyetten plaket aldı. İşte eski vakıf başkanımızın
savunmasındaki o cümleler: “Ben 2012’nin Eylül ayında vakıf yönetimindeydim,
başkandım, 2017 yılı Haziran ayına kadar başkanlık yaptım, bu süre zarfında
vakıf yönetimi başarılı bir şekilde gelişme sağladı. 2013 yılı veya 2014
yılında Emniyet Müdürlüğü tarafından vakfımıza plaket teslim edildi. Ayrıca terör
örgütüyle bağlantı ile ilgili yapılan denetlemelerde bizzat Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişinin
raporunda da ‘vakıf yönetiminin herhangi bir terör örgütü ile bir bağlantısının
olmadığı’ bizzat yazılmıştır.”
Başta Alparslan Kuytul Hocaefendi olmak üzere şahsi hiçbir
çıkar gözetmeden sadece Allah rızası için ve toplumumuzun maslahatı için
çalışan bizlere atılan bu iftiralar gerçekten çok büyük bir zulümdür.
Şunu açıkça
söyleyebilirim bize iftiralar atanlar toplumun maslahatını isteyenler olamaz, hatta
belki de anarşi böylelerinin besin kaynağıdır ki toplumun maslahatı ve ıslahı
için gönüllü çalışan bir kanaat önderini hedef almaktadırlar.
Gerek evlerimizde gerek vakfımızda yapılan aramalarda suç
unsuru olabilecek bir çakı bile çıkmadı.
Her kesimden binlerce kişinin binamıza girip çıkmışlığı var.
Kimse de bir korku bir tedirginlik olmadı şimdiye kadar… Hatta tertemiz,
güvenli, manevi o atmosfer gelen herkesi etkiliyordu.
Şu yaşadığımız günler de suçsuzluğumuzun bizzat ispatı! Şu
zor günlerimizde kimse bizimle alakasını kesmedi hatta daha çok geldi. Bana ve birçok arkadaşımıza çevresindeki
akraba, konu-komşu, eş-dost, arkadaş herkes, ‘biz sizde bir kötülük görmedik,
üzülmenize gerek yok hak ortaya çıkacak’ diye teselli veriyor.
Daha önceleri ‘hükümeti neden eleştiriyorsunuz’ diyenler
şimdi ‘biz sizde bir suç görmedik bir eleştiri için bu yapılır mı’ demeye
başladılar. Halktan bize gelip de bizzat desteğini ifade etmeye çalışan sayısı da
o kadar çok ki!
Eğer herhangi bir
suçla uzaktan yakından alakamız olsaydı ya da bir terör örgütü ile irtibatımız
ya da terör propagandamız olsaydı durum böyle mi olurdu? Bunca yıldır bunu hiç
mi kimse hissetmezdi!
Hocaefendi İskenderun olayı sonrasında yaptığı açıklamada da
demişti. “Biz memleket düşmanı değiliz biz polisimizle de askerimizle de karşı
karşıya değiliz. Biz bir tane Molotof atmadık hayatımızda, bir tane cam
kırmadık hayatımızda, bir tane taş atmadık hayatımızda. Bizi terörist sınıfına
sokup engellemeler yaptıkları için şimdi kendilerinden utanıyor olmaları lazım.”
Evet, bugün bu
iftiraları yapanların da çok utanacağı günler gelecek!
Bizim alnımız daima
ak-pak kalacak da siz insanların karşısına, ekranlara nasıl çıkacaksınız…
Bu
alçaklığınızı nasıl unutacaksınız!
Allah gerçek müslümanların yar ve yardımcısı olsun.siyasal islamcıların inşalla belasını versin. Sanist,hırıstıyan yahudi din dışı cemaatlara her türlü serbestlik var gerçek islam cemaatlarına her türlü baskı var yere batsın sizin gibi müslüman.
YanıtlaSilMerkel teyzemiz yok ki iki görüşülsün çıkalım.. (!)
YanıtlaSilAhirzamanin en sitdetli, en karanlik gunlerini yasiyoruz belkide. Islama, dine uygun seylerin cirkin gosterildigi, her turlu deneat ve seceatin, gunahin guzel gosterildigi, hirsizligin, fuhsun, arsizligin, istismarin vb. Seylerin bizzat devlet tarafindan tesvik edildigi(hadistede belirtildigi gibi) o karanlik gunlerden geciyoruz. Iste butun bu zor sartlara ragmen nerede, nasil duruyoruz, mazlumun, magdurun (kimden olursa olsun) yaninda durabiliyormuyuz. Allah(cc) bunu soracak bize. Sizden oncekilerin basina gelenler sizinde basiniza gelmeden cennete gireceginizimi saniyorsunuz diyor O(cc) yolunuz, yolumuz hak bunda zerre suphemiz yok Allahin izniyle. Hak bildigimiz yolda devam insaallah. Allah yanimizda olduktan sonra gerisi teferruat, kimin ne dedidiginin ne onemi var. Cennet ucuz degil, cehennemde luzumsuz degil. Cehennemin ne denli ihtiyac oldugunu gorduk su donemde iyiki var. Yoksa bunca zulum, iskence, lohusa kadinlarin hastaneden direk cezaevine alinmasi, onca hamile ve bebekli kadinlarin cezaevine konmalari, cezaevlerinde iskecelerle oldurulmeleri ve daha neler neler hep bunlar cezasizmi kalacakti. Guzel Allahim ulkemizi ve ulkemizi gercekten sevenleri tez zamanda selamete cikarsin insaallah.
YanıtlaSil