Kıymetli kardeşlerim. Biliyorum, her hafta hocamızdan bir
haber bekliyorsunuz. Ben de bu maksatla sizleri bilgilendirmek için
gördüklerimi, hissettiklerimi paylaşmaya çalışıyorum.
Bu defa onu çok hisli gördüm. Yine hep beraber duygulanacağız
ama bunları sizinle paylaşmak istedim. Biliyorsunuz Hocaefendi şimdiye kadar
ailevi yönünü hiç ön plana almadı. Hatta
Hocaefendi’yi tanıyan onun bir ailesi
olmadığını bile zanneder. Duygularını hiç davasına karıştırmaz hatta düşünmezdi
bile.. O her zaman sadece davasına kilitlenmiştir.
Bu defa ve hatta ilk defa onun ağzından şu cümleleri duydum;
“Bugünlerde hep annemi düşünüyorum. En çok korktuğum şey ben bu durumdayken ona
bir şey olması” dedi.
“Kameraya çek bu günlerini” dedi. “Resim değil, kameraya çek”
dedi.
Açıkçası bu olaylar olduğu ilk günden beri ben de her günü bu
korku ile geçiriyorum. Her an aklımdan bu geçiyor: “Ya o yokken anneme bir şey olursa!”
Bu soru her gün içimi burkuyor…
Şu anda kayınvalidem 88 yaşında ve Alzheimer hastası. Zaten
oldukça düşkünleşmişti ama son günlerde daha da sessizleşti. Artık yataktan hiç
çıkamıyor. Ara ara oğlunu soruyor “Aslan nerde” diye… (Ailede ona genelde
kısaltma ile Aslan derler) ‘Gelecek’ gibi ifadelerle geçiştiriyoruz. Zaten
biraz sonra da unutuyor.
Hocaefendi askerde olduğu ve Mısır’da olduğu dönem hariç hep
annesiyle yaşamış. Üniversiteyi de Adana’da okumuş. Evlendiğimizden beri de
beraber oturuyoruz yani annesinden hemen hemen hiç ayrılmadı. Her gece eve geldiğinde
odasının önünden geçerken kapıyı açar bakardı. Bir gün “buradan geçtiğimde annem
odasında olmazsa nasıl dayanırım” demişti bir defasında. Evde onun nefesini
hissetmek ona huzur veriyordu. Onu gezdirmek için bazen Pazar gününü ayırır,
evde olduğu vakitlerde onunla sohbet etmeye çalışır, unutmasını önlemek için
eskilerden sorar, konuştururdu. Bir su istese ben duymazsam bana söylemez
kalkar hemen getirirdi.
Hatta son bir yıldır annem her gece bağırıyor, yanına çağırıyor,
gece ile gündüzün farkını çok bilmiyor, yanına gittiğimizde de ‘gelin yanımda oturun,
canım sıkıldı’ diyordu. Hocaefendi zaten her gün geç yattığı halde biraz sonra
annesinin bu sesiyle kalkmasına rağmen bundan şikâyet etmediği gibi “küçükken
gece, biz ağlayıp annemizi kaldırmışız şimdi de o bizi kaldırıyor” diyordu.
Dünkü görüşmemizde “annemi kameraya çek” dedi. “Sürekli
abdestli olmasına gayret et” dedi. “Yanlış da kılsa ara ara namaz kıldır” dedi.
“Ona Kelime-i Tevhidi tekrarlattır, manasını anlat hatta tasdik ettirmeye çalış”
dedi. “O da ‘evet Allah’ın hükmünden daha güzeli yoktur’ desin, buna imanı tam
olsun, anlayabileceği bir şekilde anlat” dedi.
Hocaefendi, annesiyle geçirebileceği en kıymetli zamanlarını
hatta belki de son fırsatlarını haksız yere tutulduğu bir cezaevinde geçiriyor.
Bu arada annesine bir şey olursa bu haksız kararı verenler
ne yapacaklar? Zamanı geri çevirebilecekler mi?
Maalesef benim bu duygularımı yaşayan niceleri var memlekette.
Mesela oğlunun ölümünden sonra göreve iade edildiğini yani AKLANDIĞINI yani
SUÇSUZMUŞ! dendiği duyan o baba!
Karısı doğum yapıp, eşinin, bebeğinin en özel anlarını
yaşayamayan, çocukları ortalıkta rezil olan, görevden atılmakla kalmayıp toplumdan
da dışlanan, evinden kovulan ve sonra ‘kusura bakmayın suçsuzmuşsunuz, hadi
kaldığınız yerden devam edin’ denilenler…
Bu arada malından, canından hatta namusundan oldu insanlar!
Sonra…
Evet, suçsuzsunuz hadi yolunuza bakın…
Yoluna mı? Kaldığı yerden mi? Yolu mu kaldı? Hatta nerde
kalmıştı ki en son!
Geri gelmesi mümkün olmayan kayıplar verildikten sonra ‘suçsuzmuş’
demek ne kadar kolaylaşmış memlekette…
Şimdi bunun sorumlusu yargı oluyor sanırım.. Bağımsız yargı (!)
nedense (!) canından korktu ve yanlış kararlar verdi. Onu tehdit eden hiçbir şey
olmadığı halde hepsi zevkine (!) insanları cezaevlerine doldurdu (!)
Nice kurum ve kuruluşlar ‘OHAL kaldırılsın’ diye sesini
yükseltti. Niceleri bu konuda uyarılarda bulundu… Adalet feryatları arşa
yükseldi!
Evet, yargı böyle yapmamalıydı, korkmamalıydı, bu
haksızlıklar olmamalıydı…
Belki yargı suçlu, hâkim suçlu, savcı suçlu, hepsi de sorumluluğunu
bilip ipleri elden bırakmamalıydı! Ama Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ‘hırsızın
hiç mi suçu yok!’
Semra KUYTUL
07-03-2018
Evet milletimiz uyuşturulmuş.
YanıtlaSilKimileri sözümüzde, yazımızla uyanacak, kimileri terimizle, gözyaşımızla uyanacak..
Allah hocamıza sabır versin. Annesine sağlık sıhhat nasip etsin.
YanıtlaSilRabbim Hocamizi tez zamanda annesine ve ailesine kavuştursun inş.
YanıtlaSilRabbim Hocamizi tez zamanda annesine ve ailesine kavuştursun inş.
YanıtlaSilRabbimiz, üzerimize sabrı yağdır.
YanıtlaSilHakkı tavsiye edenler; (Bunun bedeli olarak) sabrı da tavsiye etmek zorunda kalıyor.
Allah Hocamıza Ve Ailesine Sabırlar versin.. Bu kötü günlerin en kısa süredr bitmesini temenni ediyoruz..
YanıtlaSilRabbim bu süreci kısa eylesin Allah müslümanlara taze imanla uyanmayı nasip etsin hocamızı sağlıklı ve eskisinden daha dinç bir şekilde aramıza dönmeyi nasip etsin inşallah annesinde şifa versin inşallah
YanıtlaSilRabbim Hocamizi tez zamanda annesine ve ailesine kavuştursun inş.
YanıtlaSil